Chef komedi dalında, dijital pazarlamanın önemini de anlatan çok keyifli bir film.
Sevdiği iş olan aşçılığı yapan şişman fakat sevimli kahramanımız :) çalıştığı lokantada mesleğini istediği gibi yapamamaktadır, bu da onu mutsuz eder fakat işten ayrılmaz. Bir gün ünlü bir blog yazarı onun yemeklerini yazmak için gelir ve yemeklerini 10 yıl önce yediği menüsüne göre sıradan bulur (oysaki bu yeni menüyü patronu belirliyor). Blogunda aşçıya hakaret de eden yazı yazar ve twitter de binlerce kişi bloggerın yazısını kopyalar. İnternet kullanmayan aşçı bu olay üzerine internetle tanışır ve blog yazarıyla kavgaya girer. Bunun üzerine tüm itibarını ve işini kaybeder.
İşte filmin en motive edici tarafı buradan sonra başlıyor. Bazen kazanmak için kaybetmek lazımdır. !!!
Aşçımız kaybetmiş, dibe vurmuştur, hiç bir lokanta onu işe almaz. Eski karısı, oğlu ve eski çalışma arkadaşı bu anda ona destek olurlar(destek olanlarının olması çok büyük avantaj elbette, tek başına insan ne yapabilir ki). Eski karısı otobüste Meksika sandviçleri satması için onu motive eder. Aşçı, minik oğlu ve çalışma arkadaşı şehir şehir gezerek satış yaparlar, hem de ne muhteşem satış. Küçük çocuk sosyal medyada gittikleri her yeri önceden paylaşır, reklam yapar ve gittikleri her yerde bu ünlü aşçının sandviçini yemek ve onunla fotoğraf çekinip paylaşmak için sıralar oluşur.
Blog yazarı gelip web sitesini sattığını ve çok parasının olduğunu bu parayı onunla paylaşmak istediğini, menüsünü rahatlıkla kendisinin hazırlayabileceği, dekoru ve her şeyinin de onun isteğine göre olacak bir lokanta ortaklığı teklifinde bulunur.
İşte mutlu son :))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder