Ahmet Şerif İzgören - Avcunuzdaki Kelebek

Zor günlerinizde size yol gösteren, sizi ayakta tutan, yaşama sevinci veren gelecek hayalinizdir. Hayatla ilgili kararlarınızı kolaylaştıran, sizi insan yapan ise bağlı olduğunuz değerlerinizdir.


Çabalarınızın sonuca ulaşmasını sağlayan şey hedef belirlemenizdir; kişiliğiniz, olumlu düşünceniz, yaratıcılığınız ve mücadele ruhunuzdur.
Mutluluğunuz narin bir kelebek gibidir.
KİTABIN ÖNSÖZÜ
Size bu yazıyı martılarla ve dört tane tavşanla göz göze, bir adanın kıyısında, üzerim deniz suyu, üç arkadaşımla beraber ahtapot ve deniz kestanesi yerken yazıyorum.
Yaşım 39.
Ülke ve insanlar gittikçe kirleniyor.
Şimdilik bu ada biraz temiz. Buraya gelmesem kitabı bitiremeyecektim.
Yaşarken yaptıklarınız sizden sonra hep boşlukta yankılanır.
Size, kitap boyunca “Şunu yapın. Bunu yapın.” diye ders vermeye çalışmadım.
Bu, “Kişisel Gelişim” kitapları da sıktı zaten değil mi?
Emin olun, ben hiçbirini okumadım. Sürüyle yeni yetme Amerikan zibidisi size bu yeni hayatın kurallarını öğretiyorlar.
Ben kural öğretemem.
Yemin ederim, başarının da formülünü bilmiyorum.
Hiç tanım yapmayı da bilmem zaten.
Tek bildiğim; sizin hayal gücünüzü büyülemektir.
Öyle bir büyü ki o, bu kitaba dokunduğunuz anda başka bir dünyanın kapısını aralar gibi olmalısınız.
Kimi kitaplarda ben böyle duygular yaşadım. Onlar benim baş ucu kitaplarım oldu.
İnşallah “Avcunuzdaki Kelebek” de sizin için öyle bir kitap olur.
Hayatınızı etkiler ve yıllarınıza hayat katar.
Ve hayatınıza hayaller…
Hayallerinize dostlar…
Ve dostlarınıza hayat…
Beraberce yaptıklarınız sonsuzlukta yankılansın.
Dostlukla
Şerif
14 Nisan 2004
Ayvalık 

AVUCUNUZDAKİ KELEBEK
KİTAP ÖZETİ

Avcunuzdaki Kelebek; gelecek hayali  hayat amacı değerler hedefler olumlu düşünce kişilik ve mücadele ruhu hakkında okuyucuya yol gösteren hayat kılavuzu niteliğinde bir kişisel gelişim kitabıdır.
Kitap okuyucunun kendisine şu soruları sormasını istiyor: Ben kimim? Ne yapmak istiyorum? Nereye ulaşmayı amaçlıyorum? Bunu nasıl yapabilirim? Niçin? Yazar; bu sorular içten ve doğru cevaplanırsa kitabın sona erdiğinde aslında kitabın hiç sona ermediği ilginç bir hayat kılavuzu elde edileceğini ifade etmektedir.
Kitap; genel olarak üç bölümden oluşmakta olup sırasıyla

• Kendinizi nasıl keşfedersiniz?
• Hedeflerinizi nasıl belirlersiniz? Ve
• Hedeflerinize giden yolda nasıl ilerlersiniz? Sorularının cevapları üzerinde durulmaktadır.
SİZ ————–NASIL————————HEDEFLER
Birinci bölümde “siz” üzerinde duruluyor ve kendimizle ilgili fark etmemiz gereken üç kaynak anlatılıyor.
Yazara göre geleceğimizle ilgili kararlar almak aslında hiç de zor değildir. Zorluğu yaratan bizim kendimizi yeterince tanımamamızdır. Hayata dair kararlar almamızı kolaylaştıracak nitelikte olan kendimiz ile ilgili bilmemiz gereken üç temel çıkış noktası vardır. Gelecek hayalimiz hayat amacımız ve değerlerimiz. Bu üçünü bilmemiz hayatımızı anlamlı hale getirir. Eğer gelecek hayallerimizi hayat amacımızı ve değerlerimizi bilmiyorsak sıradandoyumsuz bir hayat sürdürürüz.


GELECEK HAYALİNİZ
Hayallerinizin büyüklüğü geleceğe bakışınızın ve ufkunuzun genişliğine bağlıdır. Köyün çobanına sormuşlar: “Çok paran olsa ne yaparsın?” “Hep soğanın cücüğünü yerim.” demiş. Yanındaki çobana sormuşlar: “Sen ne yapardın?” “Bana bir şey bırakmadı ki!” demiş. İleride olacağınız yeri hayallerinizin büyüklüğü ve sıra dışılığı belirler.
Albert Einstein; “Kendimi ve düşünme yöntemlerimi gözden geçirdiğimde hayal etme yeteneğimin somut bilgiyi özümseme becerimden çok daha ağır bastığı sonucuna varırım.” der.
Hayaliniz zor günlerinizde ilerisi için size ışık tutar güç verir. Ona ulaşma hayali sizi hep diri tutar soğuk gününüzü ısıtır. Hayalleriniz hedefleriniz değildir mutlaka ulaşmanız gerekmez.

HAYAT AMACINIZ
Hayat amacınız hayatınıza değer katar sizi sürükler. Yaptıklarınızdan duyduğunuz tatmini artırır ve gelecek planlarınızı etkiler. Hayatınızda uzun vadede etkisi fazladır.
Zamanın birinde küçük bir karınca sırtına çıkınını vurmuş yola çıkmış. Etraftaki diğer hayvanlar sormuşlar:
“Hayrola karınca kardeş nereye böyle?”

“Mekke’ye gidiyorum hacı olacağım.” Hayvanların hepsi kahkahaya boğulmuş:
“Ufacık hayvansın oraya varmadan açlıktan susuzluktan ölürsün.” demişler.
“Olsun” demiş minik karınca; “Varamazsam da yolunda ölürüm!”
Batıda r olayları üzerine yapılan araştırmalar r edenlerin çoğunun gelir düzeyi yüksek eğitimli insanlar olduğunu gösteriyor. İntihar edenlerin ortak bir noktası var; hayat amaçlarını kaybetmişler.
Herkesin hayat amacı farklıdır farklı olması da gerekir. Yeter ki bir amacınız olsun. Hayatınızın bir amacı olmasısizi ve hayatınızı değerli kılar.
Hayat amacı; birisi için sanayi imparatorluğunu genişletmek başka birisi için bilgi yaymak lösemili çocuklara yardım etmek kendini hayvanlara adamak gibi her şey olabilir. Birisi için hiçbir önem taşımayan bir amaç bir başkası için çok şey ifade eder.
Hayrettin Karaca’yı hepimiz için değerli kılan şey hayat amacının hepimize kattıklarıdır. Diğer taraftan kendini adadığı ülke topraklarını ve ormanlarını koruma amacı; özel hayatında işiyle ilgili hayatıyla ilgili yaşadıklarının sonunda kendini ayakta tutan yegâne güçtür.
Hayat amacını bir kağıda yazmanız gerekmez; gerçekten inanmanız yani kalbinize yazmanız gerekir. Hayatınızın amacı kalbinizde büyür ve yalnızca size aittir.

DEĞERLERİNİZ
Hayatınızla ilgili değerlerinizi belirlediyseniz operasyonlar çok kolay hâle gelir. Eğer değerleriniz amacınız ve hayaliniz belli değilse operasyonlar konusunda kafanız çok karışır. Nerede mastır yapayım hangi mesleği seçeyim diye düşünür durursunuz.
Değerleriniz kararlarınızı etkilediği kadar algılarınızı da etkiler; dünyayı anlama şeklinizi belirler. Değer yargılarınız çok çeşitli olabilir. Attığınız adımların doğruluğunu onlar kontrol eder.
Kendi değerleriniz üzerine düşünmeniz ve onları belirlemeniz; benliğinizi fark etmenizi ve hayatınızla ilgili karar vermenizi kolaylaştırır.
Kendinizi bir ev gibi düşünün. AMACINIZ evin temeli GELECEK HAYALİNİZ evin çatısı DEĞERLERİNİZ de onları bir arada tutan beton kirişlerdir.
Kitabın ikinci bölümünde gelecekle ilgili hususlar yer almakta temennilerin hedef olabilmesi için uyması gereken kriterler açıklanarak “Gelecek hedeflerinizi nasıl belirlersiniz?” Sorusuna cevap aranmaktadır.

HEDEFLERİNİZ
Gelecekle ilgili ulaşmak istediklerinizin temenni değil hedef olabilmesi için belirli kriterlere uyması gerekir. Bunlar;
• Tatmin edici
• Ortak
• Mantıklı
• Belirgin
• Ulaşılabilir
• Limit Konulmuş
  • Ø Zaman
  • Ø Finans
  • Ø Sayı
Tatmin Edici: Konulan hedefe ulaştığınızda “yaptığıma değdi” diyebilmelisiniz. Eğer koyduğunuz hedefe ulaştığınızda bu size tatmin sağlamıyorsa tüm çaba boşuna gitmiş demektir. Ulaştığınızda “Evet istediğim buydu.” Diyebilmelisiniz. Hedefin tatmin edici olmasındaki kriter sizsiniz. Sizin iç sesiniz duygularınız kişisel mutluluğunuz önemli olan faktörlerdir.
Mantıklı: Hedefi koyarken mantıklı mı değil mi görmemiz çok önemlidir. Anadolu’da iyi bir söz vardır: “Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değsin” derler. Mantıklı hedefi en iyi açıklayan sözdür. Mantıklı hedefte kriterler veriler önemlidir.
Ortak: Kişisel hedefinizi belirlerken o hedefe doğru ortak hareket edeceğiniz insanların fikirlerini almıyor onları hedefe ortak etmiyorsanız Başarısızlık kaçınılmazdır. Hedefiniz “emekli olunca bir sahil kasabasına yerleşmek” olsun. Emekli oldunuz; hanıma çocuklara “hadi hep beraber Deniz kıyısına yerleşiyoruz” dediğinizde aile; “biz gelmiyoruz sen git” diyebilir. Çünkü bu onların fikri değil sizin hedefinizdir. O zaman hedef koyarken ortak hedef olmasına dikkat etmek gerekir.
Belirgin: Hayalinizin hedefe dönüşebilmesi için hedefinizin net iyi tanımlanmış olması gerekir. İleride Deniz kıyısında bir ev almak hayaldir. “Ayvalık’ta Deniz kıyısında bir eve yerleşeceğim” dediğinizde hedef belirginleşmiş olur. Kısaca; hedefinizin detaylı yani çok iyi tanımlanmış olması gerekir.
Ulaşılabilir: Eğer hedefiniz ulaşılabilir değilse önünüzde bir hayal olarak kalır. “Ulaşılabilir” ile kastedilen rahatlıkla ulaşılabilen hedefler anlaşılmamalı. Mutlaka çıtanın biraz yukarıda olmasında fayda vardır. Neyin ulaşılabilir olduğunu da ancak kişinin kendisi bilebilir.
Limitleri Konulmuş: Hedeflerin genellikle zaman finans ve sayı olarak sınırlarının belirlenmiş olması önemlidir. Koyduğunuz hedefte bir zaman sınırı yoksa orada bir hedeften bahsedilemez Bir şeyi iki yıl sonra gerçekleştirmenizle yirmi yıl sonra gerçekleştirmeniz arasında fark vardır. Yine hedefte bir sayı ve finansal sınır gerekiyor ve koyulmamışsa hedefiniz hedef olmaktan uzaklaşmaya ve hayal olmaya başlar.
Sağlık: Alışkanlıklarınız sağlık kilo durumunuz vs.
İletişim: Etrafınızla ailenizle kurduğunuz ilişkileri bu alandaki gelişiminizi onlara ayırdığınız vakti içerir.
Para: Kazanmayı planladığınız geliri yapmayı düşündüğünüz yatırımları içerir.

Hayat Yönetimi: Zamanınızı nasıl planladığınızı stres yönetiminizi ve hayat planlamanızı içerir.
Gelişim: Geliştirmeyi düşündüğünüz becerileri ve ilerlemeyi düşündüğünüz alanlarda gelmek istediğiniz noktalara ulaşmak için almanız gereken eğitimleri içerir.

İş: Kariyerinizle ilgili planlarınız ulaşmak istediğiniz pozisyon çalışacağınız alanlar ve emeklilik yaşınız gibi durumları kapsar.
Sosyal Hayat: Özel yaşamınızı içerir. Evlilik hobileriniz kendinize ayıracağınız zaman dernek faaliyetleri gibi hayattan zevk almayla ilgili tüm aktiviteler.
Kitabın son bölümünde kişi ve geleceği arasındaki yolculuktan bahsedilmekte ve Nasıl başarırsınız?” sorusuna cevap aranmaktadır.
Önemli olan birilerini geçmek değil mutlu tatmin edici ve dünyaya yararlı bir hayat yaşamaktır. Siz ve geleceğiniz arasındaki yolda size ışık tutan dört özelliğiniz vardır:
• Olumlu düşünceleriniz
• Kişiliğiniz
• Yaratıcılığınız ve
• Mücadele Ruhunuz.
Eğer bu dördüne sahipseniz bunlar sağlamsa ve iyiyse yolunuzu aydınlatırlar.

OLUMLU DÜŞÜNCE
Hayata olumlu bakarsanız hayatınızın da olumlu yöne döndüğünü görürsünüz.
Düşünceleriniz Eylemleriniz Kaderiniz
Düşünceleriniz eylemlerinize eylemlerinizse kaderinize dönüşür. Olumlu düşünceniz kaderinizi de olumluya çevirir.
İnsan beyninde olumlu ve olumsuz düşünceler tam karşılıklı zıt yerde durmazlar. Yan yan yana ve aynı bölümde dururlar. Aralarında çok ince bir çizgi vardır hangisi daha çok yer kaplıyorsa ötekine daha az yer bırakır. Hoşgörünüz azsa tahammülsüzlüğünüz çoğalır; dostluğunuz azsa düşmanlığınız çoğalır… Siz olumlu olanları çoğaltmaya çalışın.
Hayat sizin nereden baktığınıza bağlı olarak değişir. Sizin nasıl baktığınız belirleyicidir. Dışarıya bakıp hayatı çok kirli gören insanların büyük ihtimalle pencere camları kirlidir.

KİŞİLİK
Güçlü bir kişilik yolunuzdaki en büyük ışığınızdır. Kişiliğiniz hayattaki doyumunuzda ve Başarınızda zekânızdan daha önemli bir yer tutar.
Eskilerin güzel bir sözü vardır “nev’i şahsına münhasır adam” derler. Kendi gibi olan farklı olduğu gibi davranan. Böyle olanları kolay farkedersiniz. Fakat bizler çoğu zaman bize gösterilen rolleri oynarız. Davranışlarımız için sosyal onay beklerken koca bir hayatı ıskalarız.
Güçlü bir kişilik çok büyük bir emektir. “Ben yarın şu kişiliğimi bir geliştireyim” diyemezsiniz. Kelebeğin kozadan çıkışı gibidir. Özgün ve kendiniz olmanız başkalarını taklit etmemeniz bir parıltıdır.

YARATICILIK
Yaratıcılık; yol boyunca size ışık tutan size umulmadık basit harika çözümler sunan bir becerinizdir. Diğerlerinden farklı bakmayı gerektirir.
Yıllar önce Mahmut Paşa’da tezgahta yan yana çorap satan seyyar satıcılardan birisi farklı bir şey yapar ve onun tezgahının önü tıklım tıklım kadınlarla dolardı. Oysa o da aynı çorapları satmaktadır. Diğerlerinden farklı yaptığı şey herkes çorapları çift halde satarken o ayırır ve karıştırı; kadınlar diğer çifti bulmak için uğraşırken tezgahı dolup taşar çok iyi satış yapardı.
İlkokul mezunu olan o seyyar satıcının adı Zeki BAŞESGİOĞLU’dur. Zeki Triko’yu bugüne getiren faktörlerin arasında yaratıcılığının önemli bir etkisi vardır.

MÜCADELE RUHU
Mücadele ruhu hayatınızın zor anlarında en ihtiyaç duyacağınız güçtür. Ona sahipseniz korkmayın.
42 km.lik maratonların 26.kilometresinde atlet tükenme noktasına gelir. O noktayı aştığınızda maratonu rahat bitirirsiniz. Atletlerin çoğunun yarışı o aşamada bıraktıklarını görmüşler; yarışı tamamlayanlar o ızdırap dolu kilometreyi aşabilenler. Hepimizin hayatında 26.kilometre vardır. Onu aşarken ihtiyacınız olan mücadele ruhudur.

Bu kitabın amacı okuyucunun hayal gücünü büyülemektir. Öyle bir büyü ki kitaba dokunduğunuz anda başka bir dünyanın kapısını aralar gibi olmalısınız.
Avcunuzdaki kelebek hayatı değişik bir açıdan görebilmek için rehber niteliğinde ipuçları sunan zevkle okunabilecek bilgileri içermektedir. Yazarın konuları anlatırken içinde kendimizden de bazı parçalar bulabileceğimiz tarihi ve güncel olaylardan örnekler vermesi kitaba akıcılık ve gerçekçilik kazandırmıştır.
Kitabı okudukça ilginç bir hayat kılavuzu elde ettiğinizi göreceksiniz.


Kitaptan Hikayeler:

Yavuz Sultan Selim, oğlu Kanuni Sultan Süleyman'a iki mektup verir; 'birini ben ölünce aç, ikincisini de beni defnettikten sonra açarsın' der. Vefat ettiğinde Kanuni Sultan Süleyman ilk mektubu açar. Mektupta, 'Oğlum, senden tek bir isteğim var; beni çoraplarımla gömsünler'.    İmam tüm ısrarlara rağmen bu talebi kabul etmez. Yavuz Sultan Selim ister istemez çorapsız defnedilir. Defin işlemi bittikten sonra Kanuni Sultan Süleyman ikinci mektubu açar: 'Bak oğlum bir çift çorap bile götüremedim'

 -----
   "Bundan Üç dört yıl önce USA'da dünya spastikler olimpiyatı düzenleniyor. Yüz metre yarışı; Down Sendromlu koşucular... Yarış başladığında koşuculardan birinin ayağı takılıyor, düşüyor ve acıyla bağırmaya başlıyor.
    Çok ilginç bir şey oluyor, diğer zihinsel engelli koşucular geriye dönüyorlar ve düşen atleti kaldırıyorlar. Down Sendromlu bir kız, oğlanı öpüyor: 'Bu onu iyileştirir' diyor. Kollarına girip teselli ediyorlar ve hep beraber yürüyerek yarış çizgisini geçiyorlar.
"
 -----

Bize, ‘başarı başarı’ diye öğrettikleri şey belki de başarı değildir. Hani şu eğitimler var ya, Amerikalılar’ın tüm üçüncü dünya ülkelerine sattıkları… ‘Birilerini modelle, onun yaptıklarını yap, sen de başarırsın’… Acaba birbirini hırsla geçmeye çalışan bizler mi daha insanız, yoksa düşen arkadaşlarını kaldırmaya çalışan engelliler mi? Belki de o engelliler bizden daha gerçek bir hayatı yaşıyorlar. Biz, çok sahte, tüketime ve birbirini ezmeye dayalı bir hayatı yaşıyoruz. Bize öğrettikleri
hayat, baştan sona sahtedir.”
“Hayatı size Amerikan filmlerinin öğrettiği gibi yaşarsanız bittiniz. Çünkü tüketmezseniz varolamazsınız ve o kültürde fiziksel özellikler her şeyin önündedir.”
 
 -----
İnsanlar bir gün Tanrı katına çıkmışlar. ‘Sana artık ihtiyaç kalmadı ey Tanrı. Biz insan bile yapabiliyoruz’. ‘Öyle mi, yapın da görelim’ demiş Tanrı.
İnsanlardan biri eğilmiş yerden insan yapmak üzere bir avuç toprak almış. ‘Hoop’ demiş Tanrı, ‘kendi toprağınızdan, kendi toprağınızdan…”

-----
“Bir akşam arkadaşlarım bize oturmaya geldiler. Yanlarında Fransız bir kız. Kız, üniversitede ihtisas yapmak için ailesinden destek istemiş kabul etmişler. Yalnız, “mirasından düşeriz” demişler. Kız bunu çok normal görerek anlattı, biz gözlerimizi Singapur maymunları gibi açarak dinledik! O yüzden bazen söylüyorum; o insanlarin öğretileri, felsefeleri ve kitapları bana pek bir şey anlatmıyor. Kendi değerleriniz üzerinde düşünmeniz ve onları belirlemeniz, benliğinizi fark etmenizi ve hayatınızla ilgili karar vermenizi kolaylaştırır.”

-----
“Bir gelin kaynanasıyla hiç geçinemiyor. Araları o kadar kötü ki gelin aktara gidip durumu anlatıyor: ‘Onu mutlaka zehirlemeliyim ama bana öyle bir zehir ver ki, kimse fark etmesin’ Yaşlı aktar geline bir toz vermiş. ‘Bunu her gün yemeğine çok az karıştır, fakat aranı çok düzgün tut, gülümse, iyi davran ki kimse senden şüphelenmesin’ demiş. Kızgın gelin kaynanasının her yemeğine muntazam o beyaz tozdan karıştırıp, bir ay ömrü kalan kaynanasına çok iyi davranmaya başlamış. Aradan bir ay geçince tekrar aktara gelmiş gelin: ‘Bu zehrin panzehirini istiyorum. Zehirlediğimi anlamasın diye kayınvalideme farklı davranmaya, gülümsemeye ve saygı göstermeye başladım. Bu sefer onun da bana tavrı değişti, çok iyi bir insan oldu. Şimdi benim en iyi dostum. Onun ölmesine müsaade edemem.’
Yaşlı aktar cevap vermiş: ‘Panzehire ihtiyaç yok. Sana verdiğim zehir sadece tuzdu. O bir parça tuz, bugüne kadar kaç insanın arasını düzeltti anlatamam.”


-----

“Ayvalık’tayım, 2003 yazı. Kıyıda, bizi dalışa götürecek tekneyi bekliyoruz. Üç genç kız yanımıza kadar geldi. Kızlardan biri topallıyor, ayağının birini hep sürümek zorunda.
Durdular, bize Belediye Plajının olduğu yeri sordular. Biz de gösterdik; bir kilometre ötede bir yer… Kızlardan sağlam olan ikisi: ‘Yaaa hadi geri dönelim, oraya kadar bu sıcakta yürünmez’ diye fısıldandılar. Engelli olan kız, ‘Ne var bunda? Yürürüz’ dedi…
Şaka gibi bir şey! Yürüme engelli olan kız, bizim gözümüzün önünde öbür ikisini ikna etti, bize teşekkür etti ve devam ettiler. Biz gözlerimiz dolu dolu onları seyrettik. Sizce hangisi daha engelli?
Hayatınızın zor anlarında güçtür mücadele ruhu. Ona sahipseniz hiç korkmayın. Mücadele ruhunuz yoksa anlattığım her şeyi unutun, çünkü boştur sizin için.”



-----

DENİZ KIZLARI
Adamın biri, her mehtaplı gecede alır başını deniz kıyısına gidermiş. Döndüğünde çevresindekiler ona şu soruyu sorarlarmış:
“Ne gördün?”
“Dûııya güzeli deniz kızları gördüm. Altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlardı,” diye cevap verirmiş hep. Bir gece yine tek başına deniz kıyısına vardığında, gerçekten dünya güzeli deniz kızları görmüş; altın saçlarını gümüş taraklarla tarıyorlarmış. Döndüğünde çevresindekiler yine sormuşlar:
“Ne gördün?”
“Hiç” demiş. “Hiçbir şey…”
Oscar Wilde


AVCUNUZDAKİ KELEBEK

Aşağıdaki kısa öykü kitaba da adını veren öyküdür.
Zamanın birinde iki tane kız kardeş varmış, nasıl akıllılarmış anlatamam. Etraflarındaki ve okullarındaki tüm bilgi onlara yetmez olmuş. Bir gün, anneleri onları dağdaki bilge adama götürmeye karar vermiş.
Kızlar, bilge adamla karşılaşınca ona sorular sormaya başlamışlar. Bilge adam bütün soruları doğru cevaplamış. Kızlar çok sevinmişler ve annelerinden eğitimleri için bir süreliğine izin isteyerek bilge adamın yanında kalmışlar.
Sordukları soruların hepsinin cevapları doğruymuş. Bir süre çok mutlu olmuşlar; ama sonra sıkılmaya başlamışlar. “Bilgenin bilemeyeceği bir soru bulmamız lazım.” diye düşünmüşler.
Kızlardan biri bir gün “Buldum!”diye sevinmiş. “İki elimin arasına bir kelebek koyacağım, “Avcumun içinde bir kelebek var. Canlı mı, ölü mü?” “Ölü” derse kelebeği bırakacağım. “Canlı” derse avcumu hafifçe bastıracağım. Her ne derse cevabı bilemeyecek.”
Kızlardan biri kapalı tuttuğu ellerini bilgeye doğru uzatmış ve sormuş:
“Avcumun içinde bir kelebek var; canlı mı ölü mü?”
Bilge adam cevap vermeden önce uzun süre kızın gözlerine bakmış, bakmış ve cevaplamış:
“Senin ellerinde kızım. Senin ellerinde…”

Ahmet Şerif İzgören'in "Avcunuzdaki Kelebek" adlı videosu


Ahmet Şerif İzgören’e ulaşabilirsiniz. www.izgören.com

Kitaptan Bir Çalışma:

Şimdi lütfen, karşıdaki boş sayfaya elinizi koyun ve bir kalemle elinizin şeklini sayfaya çizin. Bu beş parmağa, beş tane soru yazacaksınız. Bugüne kadar kendinize sormadığınız beş tane soru. Bunları içten ve doğru cevaplarsanız, kitap sona erdiğinde aslında kitabın hiç sona ermediğini, ilginç bir hayat kılavuzu elde ettiğinizi göreceksiniz. Nasıl mı? Az sonra…
Önce bir kalem bulup karşı sayfaya elinizi çizin.
Başparmağınızın üzerine şu soruyu yazın:
BEN KİMİM?
İşaret parmağınıza:
NE YAPMAK İSTİYORUM?
Orta parmağınızın üzerine:
NEREYE ULAŞMAYI AMAÇLIYORUM?
Yüzük parmağınıza:
BUNU NASIL YAPABİLİRİM?
Serçe parmağınıza:
NİÇİN?
(Aranızda yüzük parmağına bir şey yazmadan önce yengeden izin alanlar varsa kitabın devamını okumalarına gerek yok; aynı şekilde yüzük parmağına bir şey yazmak için kendisinden izin istenen hanımların da kitabı okumalarına gerek yok; eğer ileride kitap yazarlarsa ilk ben okurum.)
Üniversiteler beni seminerlere davet ettiklerinde seminer sonrasında öğrencilerden en çok duyduğum sözler şunlar: “Okul bitiyor ne yapacağım, bilmiyorum? Hangi mesleği önerirsiniz? Master yapacağım; ama hangi alanda bilmiyorum.”
Bazen okurlarımdan mektuplar alıyorum: “Geleceğimle ilgili kararsızım.”
Geleceğinizle ilgili kararlar almak aslında hiç de zor değildir. Zorluğu yaratan, sizin kendinizi yeterince tanımamanızdır. Hayata dair kararlar almanızı kolaylaştıracak nitelikte olan, kendiniz ile ilgili bilmeniz gereken üç temel çıkış noktası vardır.
 Bu üçünü bilmeniz hayatınızı anlamlı hâle getirir. Eğer gelecek hayallerinizi, hayat amacınızı ve değerlerinizi bilmiyorsanız; sıradan, doyumsuz bir hayatı sürdürürsünüz.
Derin bir nefes alın, başlıyoruz…
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder